Kütüphane

Dijital Kütüphane

Home » Archive by category "Alfabetik Liste"

Keliser

keliserler

Keliser (Latince chelicera [tekil], chelicerae [çoğul] < Grekçe χηλή khēlē «pençe» + κέρας keras «boynuz»), eklem bacaklılarfilumunun yalnızca keliserliler denilen ve Arachnida (örümcek, akrep, kene), Merostomata, Pantopoda sınıflarından oluşan alt filumunda başa denk gelen prosoma (örümcek ve akreplerde) ya da gnathosoma (kenelerde) denilen bölümde yer alan ve ağız parçalarının ana kısmını oluşturan ucu sivri diken/kıskaç/çengel biçimli bir çift yapıdır. Besini kavramak için kullanılan sivri uzantılardır ve diğer eklembacaklı alt filumlarındaki çiğneyici çenelerin yerinde bulunur. Ayrıca örümceklerde zehir enjekte etme iğnesi olarak da işlev görür.

Tipleri

Sustalı keliser

Sustalı keliserler, sustalı çakı gibidir ve Tetrapulmonata grubundan örümceğimsilerde (Thelyphonida, Schizomida, Amblypygi, Araneae) görülür. İki alt tipi vardır: Ortognat ve Labidognat keliserler.

Ortognat keliser

Ortognat keliserler, vücut eksenine paralel olarak hareket eder ve Mesothelae ve Mygalomorphae gruplarından örümcekler ile Thelyphonida, Schizomida, Amblypygi gruplarından örümceğimsilerde görülür.

Labidognat keliser

Labidognat keliserler, vücut eksenine dik olarak hareket eder ve Araneomorphae grubundan örümceklerde görülür.

Örümcek keliseri

Örümceklerde (Araneae) keliserler prosomanın ilk uzantılarıdır. Embriyonal dönemde ağız açıklığının arka kısmında, sonraki gelişim döneminde ise prosomanın ön bölgesinde yer alırlar. İki ana eklemden oluşur; şişkin bir bazal eklem («keliser kaidesi») ve hareketli bir zehir dişi ya da zehir çengeli («keliser ucu»). Bazal eklem içinde zehir dişinin hareketine yardımcı olan gelişmiş kaslar ile bazı türlerde (Hogna tarantulaPlesiophirctus collinus) zehir bezleri bulunur. Normalde zehir dişi bir çakının ağzı gibi bazal segmentin oluğu içine oturur. Örümcek ısırdığı/soktuğu zaman, zehir dişi oturduğu bu oluktan dışa doğru hareket eder ve avın içine girer. Bu sırada zehir dişinin ucundaki ince bir açı
Kene keliseriklıktan zehir ava enjekte edilir. Keliser oluğu kutikula dişleri ile örtülüdür. Dişlere sahip olan örümcekler bu dişleri sayesinde avlarını ezerler. Dişlere sahip olmayan örümcekler ise sadece zehir dişleri yardımıyla açtıkları delikten avlarının sindirimini gerçekleştirirler. Keliser dişlerinin sayısı ve büyüklüğü taksonomistler için teşhiste önemli bir karakteristik özelliktir. Avın etkisiz hale getirilmesi, savunma, kavrama, yumurta kokonlarını taşıma, ses çıkarma, kazma ve çiftleşme sırasında eşe sıkıca kenetlenmeyi sağlama gibi değişik amaçlarla kullanılır.

Kenede hipostom ve keliserler

Kenelerde (Ixodida) başa denk gelen gnathosoma kısmında yer alan bir çift yapıdır. Keliserler, keliser kılıfı içinde kayarak ileri geri hareket ederler ve üç parçalı olup son kısım testere dişlidir. Keliserler, kene kan emeceği zaman hipostomunu deriye sokması için deriyi perfore ederler. Keliserler aynı zamanda çiftleşme esnasında erkeklerin kendilerini sabit tutmasına yardımcı olurlar.

İki bölütlü keliser

İki bölütlü keliserler y

a da Makas keliserler, chelate ve iki segmentten oluşur ve Pseudoscorpiones ile Solifugae gruplarından örümceğimsilerde görülür.

Üç bölütlü keliser

Üç bölütlü keliserler, chelate ve üç segmentten oluşur ve Scorpiones ile Opiliones gruplarından örümceğimsilerde ve Merostomata grubundan keliserlilerde görülür. Pantopoda grubundan keliserlilerde muhtemelen homologdur.

Akrep keliseri

Akrep anatomisi:
6 = Ağız parçaları (chelicerae)

Akreplerde (Araneae) keliserler prosomanın ilk uzantılarıdır. Pedipalplerin hemen ventralinde yeralır ve onlara oranla çok daha küçüktür. Coxatibia ve tarsus olmak üzere üç segmentten oluşmuştur. Genelde pençe tırnaklı çeneler halinde olsalar da familyasına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Son iki segment (tarsus ve tibia) hareketli parmak (tarsus) ve sabit parmak (tibia) tarzında kıskaçlı bir makas oluşturacak şekilde birbirlerine eklemlidir. Bunlardan birinin çevresi sarılmış gibidir ve karapaks sınırı ile örtülüdür. İkinci segment biraz daha uzun olup üst kısmı dışa doğru konvekstir (dışbükey). İç yüzünde ise ince dikenimsi kıllarla (setea) kaplı yakalama işlemine yarayan dişe benzer oluşumlar vardır. Üçüncü segment hareket edebilen parçadır. Bu parça yakalama işlemi için ikinci makası taşıyan segment (coxa) olarak ifade edilir. Bu kısım eğilip bükülür ve avını emmeden önce yakalamaya yarar. Fakat iki nokta arasındaki uzaklık nedeniyle dinlenme esnasında sabittirler. Bu parçalardaki dişler sınıflandırmada dikkate alınır. Keliserle, avlarını tutmaya ve bazen de birbirlerine sürtülmek suretiyle ses çıkarmaya yararlar.

Örümcek ısırığı

örümcek Örümcek ısırığı, bir örümceğin avı dışında canlıları ısırması sonucunda meydana gelen ve tıbbi açıdan önemli komplikasyonlara yol açabilen yaralanmadır.Kurbanlar genellikle insanlar ve evcil hayvanlardır. Günlük hayatta karşılaşılan örümceklerin yarısı kadarı insan tenine girebilecek güçte kelisere sahiptirler. Isırıkların %98-99 kadarı zararsız olsa da daha nadiren semptomlar, nekrotik yaralara sistemik zehirlenmeye ve bazı durumlarda da ölüme kadar uzanabilmektedir. Potansiyel olarak ölümcül ısırıklara sebep olduğu bilinen dört cinsbulunmaktadır.

Hemen hemen her ısırık durumunda öncelikle dikkat edilmesi gereken örümceğin venomudur. Daha nadir durumlarda tıbbi açıdan önem arzetmeyen örümcekler enfeksiyöz hastalıkları bulaştırabilir. Sadece üç örümcek cinsinin zehirsiz olduğu bilinmektedir. Bunlar ya venom salgılarından ya da venomu enjekte edebilecek uygun yapılardan yoksundurlar. Bu örümcekler Uloboridae, Holarchaeidae ve Liphistiidaefamilyalarında yer almaktadırlar. Ancak bu örümcekler de huzursuz olduklarında rahatsız edici ısırıklara sebep olabilmektedirler. Buna ek olarak Liphistiidae ailesindeki örümcekler deri yoluyla enfeksiyon bulaştırabilmektedir.

Örümcek uzmanları hem kamuda hem de tıp camiasında yanlış ısırık teşhislerinin oldukça yaygın olduğunu belirtmekteler; pekçok başka durum ve hastalıklar örümcek ısırıkları ile karıştırılabilmektedir. Uygun tedavinin uygulanmaması ya da gecikmesi zararlı sonuçlara sebep olabilir. Örneğin (piyoderma gangrenosum, Staphylococcus ve Streptococcus sebep olduğu bakteriyal enfenksiyonlar (MRSA da dahil),herpes, diyabetik ülser, mantar enfeksiyonları, kimyasal yanıklar, toksikodendron dermatiti, skuamöz hücreli karsinom, lokalize vaskülit,sifiliz, toksik epidermal nekroliz, sporotrikoz ve Lyme hastalığı da dahil) görülen lezyonlar sağlık çalışanları tarafından, Loxosceles reclusaısırığı olarak teşhis edilebilmektedir. Bu durumların çoğu, Loxosceles reclusa‘nın bulunduğu ortamlarda bile sanılandan çok daha yaygındır ve gizemli nekrotik yaraların kaynağı olabilme ihtimalleri daha fazladır.

Örümcek zehiri

Örümcek venomu ağ ören örümcekler için öncelikli olarak avların sindirimi ve pusu kuran avcı örümcekler için de öncelikli olarak avların hareketsiz hale getirilmesi için evrimleşmiş kompleks bir toksinler kokteylidir. Dikkate değer bir istisna olan karadullar (Latrodectus spp.) dışında genellikle kahverengi keşiş örümcekleri (Loxosceles spp.) ve huni ağ örümcekleri (Atrax ve Hadronyche spp.) gibi avlanan örümceklerin zehirleri ağ ören örümceklerin zehirlerinden daha kuvvetlidir.

Tıbbi açıdan önemli ısırıklara sebep olan örümceklerdeki temel endişe kaynağı örümceğin venomudur. Örümcek zehirlenmesi, bir örümceğin birini ısırdığında yaraya (istemli bir şekilde) venomunu enjekte etmesiyle olur. Her örümcek ısırığında yaraya venom enjekte edilmez ve enjekte olunan venomun miktarı örümceğin türüne ve çevre şartlarına göre değişiklik gösterir. Solifugae familyası (bu familyanın üyeleri gerçek örümcek değildir) gibi birkaç istisna dışında, örümcek ısırığından kaynaklanan mekanik yaralanmalar insanlar için tıbbi açıdan önem arzetmez. Bazı örümcek ısırıkları enfeksiyon kapabilecek kadar büyük yaralara sebep olabilir ve ölü avları tükettiği bilinen bazı türlerin enfeksiyöz bakterileri ısırık yoluyla bulaştırması riski vardır. Ancak örümcek venomunun toksistesi insanlar için en büyük risktir; birkaç örümceğin insanlar için ölümcül olan venoma sahip olduğu bilinmektedir.

UloboridaeHolarchaeidae familyaları ve ilkel Mesothelae alt takımı dışında bütün örümcekler venom üretebilmektedir. (Sıklıkla örümceklerle karıştırılan Opiliones ve Solifugae gibi takımların dahil olduğu diğer araknidler de venom üretmezler). Bununla birlikte sadece türlerin çok az bir oranı insanlar için tehlikeli ısırıklara sebep olabilir. Çoğu örümcek insan derisini delebilecek ağız yapılarına sahip değildir. Venomlar tanımı gereği toksik maddeler olmasına karşın, örümceklerin büyük çoğunluğu tıbbi yardım gerektirecek seviyede toksik venoma sahip değillerdir ve sadece birkaç tür ölüme sebep olabilmektedir.

Örümcek venomları nörotoksik (sinir sistemine saldıran) ve nekrotik (ısırığı çevreleyen dokuya ve bazı durumlarda hayati organlara ve sistemlere saldıran) olmak üzere iki temel prensipten biriyle çalışır.

Nörotoksik venom

Örümceklerin büyük bölümü çeşitli nörotoksik venoma sahiptir. Bu venomun sinir sistemine saldırma şekli örümcekten örümceğe değişmektedir.

  • Latrodectus venomu, latrotoksin olarak bilinen bileşenler içerir. Bu nörotransmitter asetilkolinin salgılanmasına yol açar ve kas çekilmesine sebep olur. Bu acılı abdominal kramplar, solunumu engelleme ve diğer sistemik etkiler de dahil olmak üzere vücuda birkaç yolla zarar verir.
  • Hexathelidae ve Missulena venomu sodyum kanallarının açılması yoluyla aşırı nöral aktiviteye sebep olur bu da normal vücut fonksiyonlarının çalışmasını engeller.
  • Phoneutria venomu da güçlü bir nörotoksindir. Bu venom çeşitli türlerden iyon kanallarına saldırır.[11] Buna ek olarak venom, bu türlerin sebep olduğu zehirlenmeyi özellikle acılı yapan yüksek miktarlarda serotonin içerir.

Nekrotik venom

Nekrotik venoma sahip olduğu bilinen örümcekler Loxosceles ve Sicarius cinslerini kapsayan Sicariidae familyasında bulunur. Bu familyadaki örümceklerin zehiri dermonekrotik bir ajan olan sfingomyelinaz D içerir. Bu ajan bunun dışında sadece sadece birkaç patojenik bakteride bulunur. Bu familyadaki bazı örümcekler diğerlerinden daha zehirlidir; bir araştırmaya göre, Loxosceles laeta ve Afrika yerlisi olan bir takım Loxosceles türlerinin zehiri Loxosceles reclusa gibi Sicariidae familyasında yer alan diğer türlerden çok daha fazla miktarda bu maddeden içermektedir. Bu familyadaki örümceklerin sebep olduğu ısırıklar küçük lokal etkilerden, ciddi dermonekrotik lezyonlara, ve hatta böbrek yetmezliği gibi ciddi sistemik reaksiyonlara ve bazı durumlarda da ölüme sebep olabilmektedir. Sistemik etkiler olmasa bile ciddi Sicariidae örümceği ısırıklarında, yumuşak dokuyu yok eden nekrotizan ülser oluşabilir. Bu durumlarda iyileşme aylar ve nadiren yıllar sürebilir ve geride derin yara izi bırakır. Hasar görmüş doku kangrene dönüşebilir ve sonunda da dökülebilir. Başlangıçta ısırık bölgesinde acı hissedilmeyebilir, ancak (ekstrem durumlarda) zaman geçtikçe yara 25 cm (10 inç) büyüklüğe erişebilir. Isırıklar genellikle 2-8 saat sonrasında acılı ve kaşıntılı bir hale gelir, acı ve diğer lokal etkiler 12-36 saat sonra daha kötü bir hale gelir ve birkaç gün sonrasında ise nekroz gelişimi başlar.

Ciddi sistemik etkiler, venomun vücut boyunca yayılmasıyla dakikalar içinde de belirebilir. Orta derceli semptomlar bulantı, kusma, ateş, döküntü ve kaslarda ve eklemlerde ağrı şeklindedir. Nadiren de hemoliz, trombositopeni ve yaygın damariçi pıhtılaşması gibi daha şiddetli semptomlar meydana gelebilir. Zayıf, güçsüz hastalar, yaşlılar ve çocuklar sistemikloxoscelism’e daha duyarlıdır. Loxosceles reclusa ve bunun akrabası olan Günay Amerika türleri L. laeta ve L. intermedia ısırkları sonucunda ölümlerin meydana geldiği raporlanmıştır.

Tıp literatüründe Tegenaria agrestis ve Cheiracanthium gibi pekçok başka örümcek de nekrotik ısırıklarla ilişkilendirilmiştir. Ancak bilindiği kadarıyla bu örümceklerin ısırıkları Loxoscelesısırıklarını takip eden ciddi semptomları göstermemektedir ve herbirinin sebep olduğu tehlike seviyesi konusu kuşkuludur. Bu zamana kadar bu örümceklerden izole edildiği bilinen herhangi bir nekrotoksin bulunmamaktadır ve bazı araknologlar ısırık kurbanlarından, aile üyelerinden, tıbbi müdehale ekiplerinden ve diğer araknoloji uzmanı olmayan kişlerden gelen çoğu örümcek tanımlamalarının tartışmalı olduğunu belirtmektedirler. Bu örümceklerden bazılarının sebep olduğu tehlike seviyesini sorgulayan çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda bilim insanları ısırıklarla ilgili örnek çalışmaları test ettiler ve kuşkulu tanımlamalar göz ardı edildiğinde nekrotik yaralanma sıklığının önemli ölçüde azaldığını buldular.

Tedavi 

Isırıklar için tedaviler söz konusu örümceğin türüne bağlıdır. Çoğu örümcek ısırığı zararsızdır ve ilkyardım gerektirmeyecektir. Büyük bir rahatsızlık hissedildiğinde ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyulduğunda ve ısırk bölgesinde bir örümcek görüldüğünde, ısırğa sebep olan örümceğin belirlenebilmesi için bir örümcek uzmanına ihtiyaç duyulabilir. Örümceğin tanımlanması uygun tıbbi yardımın belirlenmesi açısından önemlidir. Bu sebeple örümceğin canlı veya korunmuş bir durumda yakalanması tercih edilir. Çoğu ilk müdahele ekibi örümcek tanımlamak konusunda eğitimli değildir ve sadece birkaç hastanenin ekibinde örümcek uzmanı bulunur. Medya raporlarının tersine, (genellikle) sadece semptomların gözlenmesiyle ısırktan sorumlu örümceğin beleirlenebilmesi mümkün değildir.

Isırık halinde ortamda örümcek gözlenmediyse, örümcek ısırığının meydana geldiğini (ya da yara, hasar veya hastalığın kaynağının bir örümcek olduğunu) varsaymak yanlış olabilir. Yaralanmalara örümceklerin sebep olduğuna dair varsayımlar en yaygın yanlış bildirimlerin kaynağıdır. Bu gibi bazı olaylarda, durum yanlış teşhise, yanlış tedaviye ve potansiyel olarak hayati tehdit edici boyutlara uzanabilmektedir Bazı tehlikleli türlerinde dahil olduğu çoğu örümcek ısırığı olayında başlangıçta acısız olabilir ve doğrudan gözlenmediyse dikkat edilmeden bırakılabilir. Bu ısırıklar ileride ciddi semptomlar ortaya çıktıktan sonra farkedilebilir ve bu gibi durumlarda örümcek genellikle ortamdan uzaklaş olur.

Çoğu küçük ısırıkta tedavi ısırık yarasında yapılır. Öncelikle yara bölgesindeki yabancı cisimler ve kalıntılar temizlenir.

Nekrotik ısırıklar

Nekroz için geliştirilmiş bir tedavi yoktur. Zarar görmüş organın yüksekte ve hareketsiz tutulması, buz uygulanması, lokal yara bakımı ve tetanoz profilaksisi uygulanan rutin tedaviler arasındadır. Hiperbarik oksijen, dapsone, antihistaminler (örneğin, siproheptadin) antibiyotik, dekstran, glikokortikoidler, vazodilatörler, heparin, nitrogliserin, elektrik şoku ve antivenom başarı dereceleri değişen diğer tedavi yöntemleridir. Çoğu durumda ısırıklar kendiyle sınırlı kalır ve genellikle herhangi bir tıbbi müdahale gerektirmeden iyileşme gözlenir.

Metisilin Dirençli S.aureus (MRSA) enfeksiyonları sıklıkla nekrotik örümcek ısırıklarıyla karıştırılır. MRSA enfeksiyonları genellikle tıbbi aciliyet gerektirdiğinden yanlış teşhis ciddi sonuçlara yol açabilir.

Spesifik tedavi yöntemleri

Ciddi semptomlar söz konusuyken bazı özel tedavi yöntemleri uygulanabilmektedir.

  • Dapsone, Brezilya ve ABD’de nekroz tedavisinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Etkinliği tartışmalıdır ve eğer çok gerekli değilse düzenli olarak kullanılmaması önerilmektedir.
  • Yara enfeksiyonu nadiren görülür. Güvenilir bir enfeksiyon teşhisi yoksa antibiyotik kullanımı tavsiye edilmez.
  • Araştırmalar göstermiştir ki cerrahi müdahaleler etkisizdir ve daha kötü sonuçlar doğurabilir. Eksizyon yaranın iyileşmesini geciktirebilir, apseye sebep olabilir ve sonuçta da yara izi kalabilir.
  • Anektodal kanıtlar nitrogliserin uygulanmasının Loxosceles reclusa ısırıklarında etkili olabileceğini savunmaktadır. Keşiş örümceği venomu bir vazokonstrüktördür (damar büzücü) ve nitrogliserin vazodilasyona sebep olarak zehirin kan dolaşımı içinde seyrelmesini ve taze kanın yaraya doğru akmasını sağlar. Vazokonstriksiyon (damar büzülmesi) nekroza katkıda bulunduğundan teorik olarak olarak bunun nekrozu önlediği sonucu çıkarılabilir. Ancak hayvanlar üzerinde yapılan bir bilimsel çalışmada nekrozun önlenmesinde bir faydasının bulunmadığı görüldü. Ayrıca bu sonuca göre nitrogliserin inflammasyonu artırmakta ve sistemik zehirlenme semptomlarının açığa çıkmasına sebep olmaktadır. Otoritelere göre inceleme sonucu kahverengi keşiş örümceği zehirlenmesinde topikal nitrogliserin kullanımının desteklenmediği şeklindedir.
  • Antivenom özellikle nörotoksik zehirlenmelerde olmak üzere ciddi örümcek ısırıklarında sıklıkla kullanılır. LatrodectusAtrax ve Phoneutria venomları için etkili antivenomlar bulunmaktadır. Keşiş örümceği ısırıkları şimdi antivenomla tedavi edilebilir durumdadır. Güney Amerika’da Loxosceles ısırkları için geliştirilen bu antivenom en umut veren tedavi gibi görünmektedir. Keşiş örümceği antivenomu en iyi sonucu erken uygulandığında verir ancak keşiş örümceklerinin göreli olarak acısız ısırıkları yüzünden genellikle hastalar muhtemel müdahale sınırı olan olaydan 24 saat geçene kadar ısırıkları ciddiye almazlar.Serum hastalığı riskinden dolayı, antivenom uygulanması çok ciddi semptomlar görülmeden ve/veya hasta diğer tedavi yöntemlerine olumlu tepki göstermişse uygulanmaz.

Tıbbi açıdan önemli venoma sahip örümcekler

Güçlü zehire sahip örümcekler en soğuk kesimler dışında bütün dünyada bulunurlar. Hangi örümceklerin kalıcı hasara ya da ölümü sebep olacağı konusunda genel bir uzlaşma vardır, ancak örümceklerin insanlara olan tehditlerine göre cinslere ve türlere göre ayırmak konusunda böyle bir uzlaşmadan söz etmek mümkün değildir.

Burada adı geçen örümceklerin tıbbi açıdan önemli ısırıklara sebep olduğu bilinmektedir. Isırık sonrası semptomlar lokal acıdan başlayarak ciddi doku yıkımına ve potansiyel ölüme kadar uzanır. Isırıkları ölüme sebep olan örümcekler bilimsel literatürde detaylı olarak belgelenmiştir. Sadece dört cinsin (PhoneutriaAtraxLatrodectus ve Loxosceles) insanları öldürdüğü bilinmektedir; toksikolojik araştırmalar göre diğer üç cins (HadronycheMissulena ve Sicarius) ölümcül dozda zehire sahiptir (zehirlerinin bileşimi Atrax ve Loxosceles zehirleri ile benzerlik gösterir). Bunların dışında şüpheli olsa da literatürde Tegenaria ve Haplopelma cinslerindeki türlerin de ölümlere sebep olduğuna dair raporlar mevcuttur.

Atlas Okyanusu

Atlas Okyanusu veya Atlantik, Büyük Okyanus’tan sonraki en büyük ikinci okyanustur. Bir zamanlar tek parça olan ana kıtanınbölünmesiyle oluşmuştur. Avrupa ve Afrika’yı Amerika Kıtası’ndan ayırır. Yan denizleri ile birlikte (Akdeniz, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi) alana sahiptir ve yeryüzünün beşte bir alanını kaplar.

okyanus
"Puslu bir yaz gününde Kuzey ve Güney Karolina sınırında Kuzey Amerika'nın doğu kıyılarından Atlas Okyanusunun görünüşü

3314 metre ortalama derinliği bulunan okyanusun en derin noktası Porto Riko Çukuru dur. Ayrıca dünyanın en uzun okyanus sıradağı olan Orta Atlas Sırtı bu okyanusta bulunur. 106,400,000 kilometre kare alana sahiptir ve yeryüzünün beşte bir alanını kaplar.[1]

Kuzey Amerika

amerikaKuzey Amerika, kuzey yarım kürede bulunan, kuzeyde Arktik Okyanusu, doğuda Atlas Okyanusu, güneyde Karayip Denizi ve kuzeybatıda Büyük Okyanus ile çevrili olan kıtadır.

24.230.000 km²’lik bir alan oluşturmaktadır. 2001 yılındaki ortalama nüfusu 454.225.000′dur. Asya ve Afrika’dan sonra üçüncü büyük kıtadır ve nüfus olarak da Asya, Afrika ve Avrupa’dan sonra en kalabalık dördüncü kıtadır.

Yeni Dünya olarak da adlandırılan kara kitlesinin kuzey kısmında bulunmaktadır. Kuzey Amerika’nın Güney Amerika’ya tek kara bağlantısı dar Panama Kanalı’dır.

Kıta dört büyük bölgeye ayrılabilir: Meksika Körfezi’nden Kanada Arktiği’ne kadar, Great Plains; Rocky Mountains, Great Bas,Kaliforniya ve Alaska’yı içeren, jeolojik olarak genç, dağlık batı; kuzeydoğuda yüksek ama nispeten düz Kanada bölgesi; ve Appalachian Dağları’nı ve Florida Yarımadası’nı içinde bulunduran doğu bölgesi.

Kuzey Amerika boz ayısı

boz ayıKuzey Amerika boz ayısı (Ursus arctos horribilis) (İng: grizzly), ayıgiller (Ursidae) familyasından, boz ayının (Ursus arctos) bir alt türü. Ayrıca grizlikorkunç ayıgümüşuçlu ya da gri ayı olarak da bilinir. Başta Kayalık Dağlar olmak üzere Kuzey Amerika‘nın dağlık bölgelerinde yaşarlar. İnsana karşı en saldırgan ayı alt türüdür. Özellikle yavrulu dişiler oldukça saldırgan olurlar.

Kuzey Amerika boz ayıları, omuzları ve alnı çıkıntı yapan, oldukça iri yapılı hayvanlardır. Vücutları içbükey bir yapıdadır. Kürklerikahverengi ile sarımsı bej arasında değişir. Tüylerinin uçları gümüş renklidir. “Gümüşuçlu” ya da “grizli” (Eski Fransızca: gris ’gri‘) adları buradan kaynaklanır. Yetişkin erkek grizlilerin boyu bazen 2,5 metreye, ağırlıkları 410 kg’a ulaşır. Koşarken hızları saate 48 km’ye varır. Gözleri iyi görmez.

Beslenme

Kuzey Amerika boz ayıları Carnivora (etçil yırtıcılar) takımına mensup olmakla birlikte hepçil hayvanlardır.  Böğürtlen, bitki kökleri ve tohumlarının yanı sıra küçük memeliler, balıklar, toynaklı hayvanların yavruları ve leş ile beslenirler. Kemirgenleri çıkartmak için toprağı kazarlar. Her ilkbaharda bölgelerini işaretlemek için ağaçlara sürtünürler, ağaç kabuklarını kazırlar ve hatta ağaç gövdelerini ısırırlar. Yaz ve sonbaharda oldukça büyük miktarda yağ depolarlar ve kış uykusu için mağaralarına çekilirler. Yavruları çoğunlukla ikiz olur ve 6-8 aylık gebelik sonucunda Ocak veya Şubat ayında doğarlar.

İnsanlara saldırı durumu

Kuzey Amerika boz ayıları bazı uzmanlar tarafından en saldırgan ayı türü kabul edilirler. Bunun birkaç nedeni vardır. Gümüşuçlulara nazaran daha küçük olan siyah ayılar tehlike anında ağaçlara tırmanabilirler ancak çok daha iri olan Kuzey Amerika boz ayıları kendilerini savunmak durumunda kalırlar. Özellikle yavrulu dişiler oldukça saldırgandır. İnsanların ölümü ile gerçekleşen saldırıların %70′i yavrulu dişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Saldırganlık, dişi gümüşuçluların yavrularını korumasında ve yavruların üreme çağına erişebilmesinde etkili evrimsel bir faktördür. Zaman içerisinde grizliler yiyecek için bölgedeki diğer yırtıcılarla mücadele etmek durumunda kalmış, bu durum da saldırganlığı artırmıştır.

Yaşam alanı

Kuzey Amerika boz ayıları vaktiyle batı Kuzey Amerika‘nın Alaska’dan Meksika’ya kadar olan ormanlık alanlarında yaşarlardı. Amerika’daki meşhur Büyük Düzlüklerin eski sakinleri olarak, birçok Kızılderili efsanesinin kaynağı olmuşlardır.

Alaska ve Kanada’da halen büyük miktarda bu ayılardan vardır ve değerli bir av hayvanıdır. Kıta ABD’sinde ise sayıları 1000′den azdır ve koruma altındadır.

Amerika kara ayısı (Ursus americanus) bazen bu tür ile karıştırılır çünkü bazı bölgelerde rengi kahverengiye yakındır.

 

Boz Ayı

ayılarBoz ayı (Ursus arctos), ayıgiller (Ursidae) familyasından Türkiye, Kıbrıs, Balkanlar, Sibirya, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’da yaşayan bir ayı türü. Batı Avrupa’da çok avlanıldığından şimdi ancak Pirene Dağlarında ve İskandinav ülkelerinde rastlanır.

Kökenbilim

Batılı dillerde kahverengi ayı olarak bilinen Ursus arctos’a, Türkiye’deki boz ayı bireyleri biraz daha açık renk olduğu için “toprak rengi” anlamında[1] boz ayı denir.

Morfoloji

Boz ayı, yaşayan en büyük etçillerden biridir. Baştan kuyruk sokumuna kadar uzunlukları 1 ile 2,8 m arasında değişiklik gösterir. Kuyrukları 6,5 – 21 cm civarındadır. Omuz hizasında yükseklikleri 0,9 – 1,5 m arasındadır. Arka ayakları üzerinde oturduklarında boyları 2,43 m olabilir. Ağırlıkları 80 – 600 kg arasında değişim gösterebilir. Ortalama bir erkek, yine ortalama bir dişiden 8 – 10 % daha büyük olabilir. Ursus arctos türünün en büyük bireyleri Alaska’nın güney kesimlerinde ve çevre adalarda yaşarlar. Bu bölgelerde erkekler 389, dişiler ise 207 kg olabildiği gibi, 780 kg ağırlığa erişebilen devasa ayılar da bulunur. Alaska boz ayısı (Kodiak - Ursus arctos middendorffi) en büyük boz ayı alt türüdür. Ağırlıkları bazın kesimlere doğru hızla düşebilmektedir. Güneybatı Yukon’da bireyler ortalama 140 kg’dır. Kürkleri genellikle koyu kahverengidir. Fakat krem renginden hemen hemen siyaha kadar geniş bir renk yelpazesine sahip olabilir. Türkiye’de genelde “Boz ayı” adıyla anılır. Sebebi Türkiye’deki ayıların renginin boza, yani kahverengi ve grinin karışımına yakın olmasıdır. Bireyler Rocky Dağları’nda sırtları boyunca daha uzun kürke sahiptirler. Dağların buzlu eteklerinde yaşayan ayılar, kırlaşmış (grizzly) bir renge sahiptirler. “Grizzly” adı buradan gelmektedir. Boz ayılar son derece güçlüdürler ve büyük bir dayanıklılığa sahiptirler. Bir sığırı tek bir darbede öldürebilirler. Bir at kadar hızlı koşabilir, Olimpik bir yüzücü kadar iyi yüzebilir, birKanada geyiğini yokuş yukarıya sürükleyebilirler.

Kuzey Amerika boz ayısı

amerika ayısıKuzey Amerika boz ayısı (Ursus arctos horribilis) (İng: grizzly), boz ayının bir alt türüdür.[2] Ayrıca grizlikorkunç ayıgümüşuçlu ya da gri ayı olarak da bilinir. BaştaKayalık Dağlar olmak üzere Kuzey Amerika’nın dağlık bölgelerinde yaşarlar. İnsana karşı en saldırgan ayı alt türüdür.[3] Özellikle yavrulu dişiler oldukça saldırgan olurlar.[2]

Kuzey Amerika boz ayıları, omuzları ve alnı çıkıntı yapan, oldukça iri yapılı hayvanlardır. Vücutları içbükey bir yapıdadır. Kürkleri kahverengi ile sarımsı bejarasında değişir. Tüylerinin uçları gümüş renklidir. “Gümüşuçlu” ya da “grizli” (Eski Fransızca: gris ’gri‘) adları buradan kaynaklanır. Yetişkin erkek grizlilerin boyu bazen 2,5 metreye, ağırlıkları 410 kg’a ulaşır. Koşarken hızları saate 48 km’ye varır. Gözleri iyi görmez.

Türkiye’de

Türkiye’de insanlar tarafından evcilleştirilmiş ya da avcılar tarafından yaralanmış boz ayılar, Bursa Karacabey’de bulunan Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı’na ait Ovakorusu Ayı Barınağı’nda uzman veterinerler gözetiminde rehabilite edilerek, başta Uludağ Milli Parkı olmak üzere çeşitli bölgelerde ait oldukları vahşi doğaya bırakılmaktadırlar.

Alt türler

  • Ursus arctos arctos, Avrasya boz ayısı
  • Ursus arctos beringianus, Kamçatka boz ayısı
  • Ursus arctos californicus, Kaliforniya altın ayısı
  • Ursus arctos crowtheri, Atlas boz ayısı
  • Ursus arctos gobiensis, Gobi boz ayısı
  • Ursus arctos horribilis, Kuzey Amerika boz ayısı
  • Ursus arctos isabellinus, Himalaya boz ayısı
  • Ursus arctos marsicanus, Marsika boz ayısı
  • Ursus arctos middendorffi, Alaska boz ayısı
  • Ursus arctos nelsoni, Meksika boz ayısı
  • Ursus arctos pruinosus, Mavi Ayı
  • Ursus arctos syriacus, Suriye boz ayısı
  • Ursus arctos yesoensis, Hokkaido boz ayısı

Rakungiller

Rakungiller

küçük ayılarRakungiller (Procyonidae), Küçük ayılar olarak da bilinir, etçiller (Carnivora) takımına ait bir familya.

Familyaya ait olan 19 tür, Amerika’nın ılıman ve tropik bölgelerinde yaşar. Asya’da yaşayan ve Ailuridae adında ayrı bir familyaya ayrılan küçük pandanın bu familyaya mensup olup olmadığı hala tartışılmaktadır.

Özellikleri

Rakungillerin dış görünümleri ayıgiller ile sansargiller familyaları arasındaki bağlantıyı oluşturduklarını gösterir. 30-67 cm uzunluğa ve 1-12 kg ağırlığa ulaşan küçük ve orta boylu memelilerdir. Familyanın bütün üyelerinin kuyruğu uzun ve halkalıdır. Renkleri gri ile kahverengi arası değişir. Bazı türlerin suratlarında maske gibi işaretler vardır. Suratları kısa ve geniş, kulakları küçük ve dik olur. Kulaklarının uçları sivri ya da yuvarlağımsı olabilir. Ön ve arka ayaklarında daima beş parmakları vardır. Kinkaju (Potos flavus) türü ayrıca kuyruğu ile tutunabilme yeteneğine sahiptir.

Yayılım ve yaşam alanları

Doğal olarak yayılım gösterdikleri coğrafya sadece Amerika kıtasında bulunur ve Kanada’nın güneyinden Arjantin’in kuzeyine kadar uzanır. Ancak bayağı rakun son 50 yıl içerisinde insanların yardımı ile Avrupa’ya da gelmiş ve Avrupa’da günümüze kadar hala hızla yayılmaktadır. Rakungiller en sık ormanlarda görülür, ama bunun haricinde çok farklı diğer yaşam alanlarıda vardır.

Yaşam şekilleri

Burun ayılarının haricinde tüm rakungiller akşam ve gece aktif olan hayvanlardır. Genelde ağaç kovuklarında veya kaya aralıklarında uyurlar. Yürüyüş şekilleri aynı ayıgillerde olduğu gibidir ve onlar gibi tabanları üzerinde yürürler. Çoğu tür iyi tırmanıcı ve yüzücüdür. Bazıları yalnız, bazıları da küçük bir grup halinde yaşar.

Rakungiller genelde her şey yiyicilerdir, ama meyve ve fındık gibi şeylerden oluşan bir bitkisel beslenmeye ağırlık verirler. Sarmaşık ayıve maki ayısı neredeyse sırf bitkisel beslenirken, diğerleri farklı derecede böcek, küçük omurgalı ve yumurta gibi hayvansal besinleride ararlar.

Cinsler

Rakungiller iki alt familyaya bölünür ve altı cinse dağılan 19 türden oluşur:

  • Alt familya Procyoninae (4 cins 9 tür)
    • Rakun (Procyon)
      • Yengeç yiyen rakun, (Procyon cancrivorus)
      • Tres Marias rakunu (Procyon insularis)
      • Bayağı rakun (Procyon lotor)
    • Koati (Nasua)
      • Koatimundi veya halkalıkuyruk koati (Nasua nasua)
      • Ak burunlu koati (Nasua narica)
      • Cozumel Adası koatisi (Nasua nelsoni)
    • Nasuella
      • Dağ koatisi, Nasuella olivacea
    • Bassariscus
      • Halkalı kuyruk (Bassariscus astutus)
      • Kakomistle (Bassariscus sumichrasti)
  • Alt familya Potosinae (2 cins 6 tür)
    • Potos
      • Kinkaju (Potos flavus)
    • Olingo (Bassaricyon)
      • Çalı kuyruklu olingo (Bassaricyon gabbii)
      • Allen olingosu (Bassaricyon alleni)
      • Beddard olingosu (Bassaricyon beddardi)
      • Harris olingosu (Bassaricyon lasius)
      • Chiriqui olingosu (Bassaricyon pauli)

Yukarıda da belirtiğimiz gibi küçük pandanın bu familyaya dahil olup olmadığı hakkında farklı fikirler vardır. Dış görünümü ve birçok diğer ortak özellikleri rakungillere yakınlığını işaret etsede, modern genetik araştırmalar rakungillere akrabalığının yeterince yakın olmadığını göstermişdir. Bu yüzden küçük panda Ailuridae adında ayrı bir familyaya, ya da bazı sınıflandırmalarda ayıgiller familyasına konulur.

Etçiller

Etçiller

etyiyen hayvanlarEtçiller ya da Yırtıcı memeliler (Latince: Carnivora), memeliler sınıfına ait bir takım.

Latince ”Carnivora”: caro, carnis (et) ve vorare (yutmak); yani “Et yutanlar” anlamına gelir. Ama aslında etçil beslenme takımın bütün üyeleri için en önemli beslenme değildir. Etçiller takımı iki alt takıma ayrılır: köpeğimsiler ve kedimsiler. Eski sınıflandırmalara görekarasal- ve sucul yırtıcılar iki ayrı takıma konulurdu. Günümüzün biliminde bu iki takım birleştirilmiş ve sucul yırtıcılar etçillerin köpeğimsi alt takımı içerisinde yer almışdır.

Etçil ve etobur kavramları

Bu takımın bilimsel adı “Carnivora” diğer bir bilimsel terim olan “Karnivor” (etobur)’a benzemektedir. Bu iki ayrı adın anlamları karıştırılmaması gerekir. Etobur (Karnivor) bütün canlıların et ile beslenenleri için kullanılır, ama Carnivora sadece memeliler sınıfının belli bir takımıdır.

Genel bilgiler

Etçiller takımının üyeleri çok çeşitlidir ve örneğin kuyruksüren ile mors gibi birbirlerine hiç benzemeyen türleri kapsar. Suda yaşıyanfokgiller ve diğer sucul memeliler, karada yaşayan bütün büyük etçil memeliler ve birsürü orta ve küçük boyda yırtıcı memeliler bu takıma aitdir. Takımdaki çeşitlilik kaba ve çevik yapılı ayılardan, zarif yapılı kedilere kadar uzanır. Ölçülerin arasındaki en büyük fark, takımın en küçük üyesi olan ve sadece 35-70 gram ağırlığa varan fare gelinciği’nden ağırlığı 4 tona kadar varabilen ve en büyük memelilerden birisi olan deniz fili’nin arasındadır.

Sınıflandırma

En modern sınıflandırmalarda etçiller ilk başta kedimsiler ve köpeğimsiler olarak iki alt takıma ayrılarak şu şekilde sınıflandırılırlar:iliçEtçiller (Carnivora)

 ├─ Köpeğimsiler (Caniformia) 
   │ ├─ ?Miacidae †
   │ ├─ ?Amphicyonidae †
   │ ├─  Köpekgiller (Canidae)    
   │ └─  Arctoidea
   │    ├─ Ayıgiller (Ursidae)
   │    └─ N. N.
   │       ├─ Yüzgeçayaklılar (Pinnipedia) 
   │       │  ├─ Fokgiller (Phocidae)    
   │       │  └─ N. N.
   │       │      ├─ Denizaslanıgiller (Otariidae)           
   │       │      └─ Morslar (Odobenidae) 
   │       │ 
   │       └─ Musteloidea
   │              ├─ Küçük pandalar        
   │              └─ N. N.
   │                 ├─ Kokarcagiller (Mephitidae)         
   │                 └─ N. N.
   │                     ├─ Rakungiller (Procyonidae)          
   │                     └─ Sansargiller (Mustelidae) 
   │
   └─ Kedimsiler (Feliformia) 
        ├─ ?Viverravidae †
        ├─ ?Nimravidae †
        ├─ Afrika palmiye misk kedisi (Nandiniidae)
        └─ N. N.
            ├─ Misk kedisigiller (Viverridae)
            ├─ Kedigiller (Felidae) 
            └─ N. N.
                ├─ Sırtlangiller (Hyaenidae) 
                └─ N. N.
                     ├─ Kuyruksürengiller (Herpestidae)
                     └─ Madagaskar etçilleri (Eupleridae)

 


                        

Ayıgiller (Ayı)

ayıAyıgiller

Ayıgiller (Ursidae), etçiller (Carnivora) takımına ait bir familya. Küçük ayılar (Procyonidae) familyası ile karıştırılmamaları için Büyük ayılar ya da Asıl ayılar da denilir.

“Türkiye’de yaşayan tek ayı türü boz ayıdır.
 

Ayıgiller ve özellikleri

Ayılar genellikle iri yapılı kısa bacaklı hayvanlardır. Ağırlıkları Malaya ayısında yaklaşık 27-46 kg’dan başlayarak Alaska iri boz ayısında 780 kg’a kadar ulaşır. Erkek ayılar daima dişilerden daha iri olurlar. Bu iri gövdelerine karşın çoğu iyi bir tırmanıcı ve usta bir yüzücüdür. İnsanlar gibi topukları da yere değmek üzere bütün ayak tabanını basarak yürüyebilirler. Her ayağında beş parmak, parmaklarının ucunda da içeri çekilmeyen tırnakları vardır. Tembel ayı gibi bazı türlerde pençeleri kazmaya çok elverişlidir. Kuyrukları çok kısadır. Tüyleri uzun ve çoğu türlerde kahverengi ya da siyah ((beyaz)) olmak üzere tek renklidir. Sadece büyük pandanın beyazlı siyahlı bir rengi ve kutup ayısının beyaz renkli tüyleri vardır. Bazı türlerin göğüslerinde ya da yüzlerinde farklı Ayılar genel olarak hem et hem de otla beslenen hepçil hayvanlardır. Bu hayvanların beslenmesinde et, balık ve meyve önemli yer tutar.Ama familya üyelerinin beslenme tercihleri türden türe değişiklik gösterebilir. Örneğin tümüyle etobur olan kutup ayısı en çok fokları yeğlerken büyük ölçüde otçul olangözlüklü ayı bitkilerle beslenmeyi seçer. Bu arada hemen hepsi baldan hoşlanır. ayılar çok vahşi ve yırtıcı hayvanlardır.

Yaşam Şekli

Genellikle kuytu orman köşelerindeki ağaç oyuklarında ya da büyük kayaların arasında oluşan çukurlarda, mağaralarda, inlerde, yaşarlar. Kış gelmeden önce bol bol beslenerek semiren ayılar kışın büyük bir bölümünü inlerinde, düzensiz biçimde uyuyarak geçirirler. Ama bu uzun uyuklama gerçek bir kış uykusu sayılmaz.

İnsanlar tarafından, postu eti ve yağı için olduğu kadar anı değeri için de avlanan ayılar doğada yabani olarak 15-30 yıl kadar, yakalanıp insanlarca bakıldıklarında ise çok daha uzun yaşarlar.

Bugün Yaşayan Ayı Türleri

Bu familyanın günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başarmış 8 türü kalmıştır:

  • Boz ayı (Ursus arctos)
  • Amerika siyah ayısı (Ursus americanus)
  • Asya siyah ayısı (Ursus thibetanus)
  • Kutup ayısı (Ursus maritimus)
  • Malaya ayısı (Helarctos malayanus)
  • Tembel ayı (Melursus ursinus)
  • Büyük panda (Ailuropoda melanoleuca)
  • Gözlüklü ayı (Tremarctos ornatus)
Kaynakça
Encyclopaedia Britannica’nın Bear (Ayı) başlığından Türkçe’ye çevrilmiştir.

 

Free Web Hosting